tag:blogger.com,1999:blog-87297598669920068822024-03-12T19:15:09.135-07:00Fıkra Sitesifıkra,fıkralar,laz fıkrası,laz fıkraları,karadeniz fıkraları,temel fıkrasi,temel fıkralari,nasrettin hoca fıkralarıTranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.comBlogger97125tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-36057340414981809372020-10-20T07:10:00.003-07:002020-10-20T07:11:26.501-07:00<p><span style="background-color: white;">Bir köyde köyün ileri gelenleri, köy kahvesinde sohbet ediyorlarmış. Sohbet de kadınların sadakati üzerineymiş. Hüsmen Ağa söz almış:</span></p><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Valla benim garı çok sadıktır, ben öldükten sonra bile evlenmez.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Muhtar gülmüş:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Hüsmen Ağa, kadınlara pek güvenme. Kocası öldükten sonra evlenmek isteyen her kadın evlenir.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Hüsmen Ağa da tutturmuş:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Benim garı evlenmez.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Muhtar sormuş:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Var mısın iddiaya?</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Varım be!..</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Tamam o zaman. Sen şimdi yalancıktan hastalan, eve git, "Ben ölüyorum, muhtarı çağır." de, beni çağırttır.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Hüsmen Ağa, muhtarın dediklerini harfiyen uygulamaya karar vermiş; evine gitmiş, karısına demiş ki:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Ülen garı, ben çok hastayım, ölüyorum galiba?</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Kocasının hâline üzülen kadın, hemen bir yatak sermiş, kocasını yatağa yatırmış ve başlamış ağlamaya:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Aman ağam, sen ölürsen ben ne yaparım?</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Hüsmen Ağa yattığı yataktan seslenmiş:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Git, muhtarı çağır bana.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Durumu bilen muhtar gelmiş. Hüsmen Ağa da son nefesini verir gibi yapmış, numaradan ölmüş. Kadın da başlamış ağlamaya. Muhtar, Hüsmen Ağa'nın kafasına yorganı çekmiş ve kadını teselli etmeye çalışmış:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Üzülme, ölenle ölünmez.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Ben şimdi Hüsmen Ağa'sız ne yaparım?</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Bak Hatice Hanım, benim karım öleli iki yıl oldu; ben dul kaldım. Hüsmen Ağa da öldü; sen de dul kaldın. Öyleyse ikimiz evlenebiliriz.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Kadın da gönüllü gönüllü söylenmiş:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Vallahi bilmem ki.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Muhtar yine söz almış:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Nasıl desem bilmiyorum ama, benim bir kusurum var.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Neymiş o kusur?</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Ben uyurken bazen altımı ıslatıyorum.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">Muhtarın bu itirafı üzerine kadın da başka bir itirafta bulunmuş:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- O da kusur mu? Benim rahmetli altına sıçardı.</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">O anda Hüsmen Ağa fena sinirlenmiş, ölü numarası yapmaktan vazgeçerek, yatağın içine oturmuş ve karısına ters ters bakarak sormuş:</span><br style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;" /><span face="sans-serif" style="background-color: white; font-size: small;">- Ülen garı, ne zaman sıçtım len?</span>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-12324990558924602032020-09-18T15:41:00.001-07:002020-09-18T15:42:08.515-07:00<p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">Biraz Tebessüm</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;"><br /></p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">-Mezarlık girişinde, “ Biz de gezerdik siz gibi, / Siz de geleceksiniz biz gibi..” yazıyor. Adam ölmüş hâlâ laf sokuyor.</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">—Kebapçıya, “Abi Urfa ile Adana arasında ne fark var? “ diye sordum. “300 kilometre” dedi. Sustum, lahmacun söyledim, yiyorum.</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">—Ben sineği öldürmemek için camı açıyorum. O gidip arkadaşlarını getiriyor, şerefsiz.</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">—Mantara bile kültür veren Rabbim, sana vermediyse, vardır bi bildiği!</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">-Doğru insanı bulduğunuzda beni de çağırın ne olur. Neye benziyormuş şu, bi bakıyım. Meraktan çatlayacağım valla!</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">-“Erkeklerin hepsi odun” diyen kızlar, sabah o kadar makyajı ormana gitmek için mi yapıyorsunuz?</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">-Doktora gittim, “Ağrı nerde?” dedi. Doğu Anadolu Bölgesinde” dedim. Oksijen tüpüyle kovaladı beni. Salak mıdır nedir?</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">-Bir erkeğin en lezzetli yeri başının etidir. Milyonlarca kadın yanılıyor olamaz…</p><p style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;">-Uzaydan astronot kağıda şunu yazmış. “Burada Tanrı falan görmüyorum!” Aşağıdan efsane bir yorum gelmiş. “Oksijen tüpün bittiğinde göreceksin!!!</p>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-70274558463276520422020-09-18T15:15:00.003-07:002020-09-18T15:19:14.456-07:00Terbiyesiz Papagan<p></p><div class="bl" style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: small;"><div class="bl"><table class="l" role="presentation" style="border-collapse: collapse; border: 0px; margin: 0px; padding: 0px; width: 352px;"><tbody style="vertical-align: top;"><tr style="font-size: inherit;"><td class="s bn" style="padding: 0px; vertical-align: middle; width: 352px;"><h3 class="bo bp bq br" style="color: #4b4f56; font-size: small; margin: 0px; padding: 0px;"><b>-- Sosyete özentisi kadının biri papağan almaya karar verir. Bir petşohopa girer ve en parlak tüylü en güzel papağanı görür görmez beğenir. Tam yanına yaklaşır, papağan kadına “orospu” der. Bunun üzerine kadın petşohop sahibi Nejdet’e gidip “Necdet ben bu papağanı alacağım ama sen buna yarına kadar terbiyeli konuşmayı öğret” der. Necdet kabul eder ve kadın gittikten sonra papağan üstünde çalışmaya başlar. gidip bir kova su getirir. papağanı boğazından tutup sorar:</b></h3></td></tr></tbody></table></div><div class="bv" data-ft="{"tn":"*s"}" style="margin: 6px 0px;"><p style="margin: 0px; padding: 0px;"><b>--- “Hanımefendi eve geldiğinde ne diyeceksin?”<br />“Orospu diyeceğim.” Necdet papağanın kafasını suya daldırıp çıkarır ve tekrar sorar: “Hanımefendi eve geldiğinde ne diyeceksin lan?” “Orospu diyeceğim.” Necdet papağanın kafasını tekrar suya daldırır ve bu olayı 7-8 defa tekrarlar. Artık Necdet sinirden papağanın kafasını suyun içinde fazla tutmuştur ve çıkardığında papağan ölmek üzeredir. Son bir kez daha sorar: “Hanımefendi eve gediğinde ne diyeceksin lan?” “Hoş geldiniz hanımefendi diyeceğim.” Necdet papağanın kıvama geldiğini düşünür ve kafesine geri koyar. ertesi gün kadın gelir Necdet’e sorar: “Tamam mı Necdet, öğrettin mi konuşmayı?”“Öğr<wbr></wbr><span class="word_break"></span>ettim hanımefendi. İsterseniz test edebilirsiniz” der. kadın ne olur ne olmaz bi bakayım düşüncesiyle papağanın yanına gider ve sorar:<br />--“Ben eve geldiğimde ne diyeceksin? Hoş geldiniz hanımefendi diyeceğim. Ben eve yanımda bir erkekle geldiğimde ne diyeceksin? Hoş geldiniz hanımefendi hoş geldiniz beyefendi.” Ben eve yanımda iki erkekle geldiğim zaman ne diyeceksin? Hoş geldiniz hanımefendi hoş geldiniz beyefendiler.”<br />-- “Buraya kadar güzel. peki ben eve yanımda üç erkekle geldiğim zaman ne diyeceksin?” Papağan bir kovaya bakar, bir kadına; sonra döner Necdet’e seslenir:<br />“Necdet kovayı getir. Anam avradım olsun bu karı orospu der!”</b></p></div></div>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-33895441896615307872020-08-16T04:17:00.005-07:002020-08-16T06:15:18.877-07:00Ne Çıkacağını Bilmiyorum<b>Temel, İdris, Cemal ve Dursun avlanmak için ormanda ilerliyorlarmış. Temel:<br />-Beni tâkip edin, ben buraları iyi bilirim demiş. Giderlerken karşılarına küçük bir delik çıkmış. Temel:<br />-Yatın, tavşan deliği! Demiş. Avcılar tam siper yere yatmışlar ve inden çıkan tavşanı vurmuşlar. Daha sonra büyükçe bir deliğe rastlamışlar. Temel yine:<br />-Yatın, bu bir Tilki ini! Demiş. Derken çıkan Tilkiyi de vurmuşlar. Biraz daha ilerlediklerinde, önlerinde kocaman bir delikle karşılaşmışlar. Temel:<br />-Yatın, Ayı ini! Demiş. Avcılar, biraz bekledikten sonra çıkan Ayıyı da vurmuşlar. İlerlemeye devâm etmişler. Önlerine çok büyük bir delik çıkmış. Temel:<br />-Uşaklar, ne çıkacağını bilmiyorum. Yatın, ne çıkarsa şansımıza, demiş. Ertesi gün gazetelerde şu haber çıkmış:<br />-Dört avcı tren altında can verdi.</b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-49743766305248883262020-08-16T04:13:00.002-07:002020-08-16T06:14:32.012-07:00Ben Senin Altinci Hissinim<b>Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir<br />ses:<br />"-Binme, bu uçak düşecek...<br />"Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş...<br />İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış:"-Uçak düştü kurtulan olmadı...<br />"Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında;<br />"-Binme bu trene, raydan çıkacak..."Dönmüş, bakmış yine kimse yok,<br />trene binmemiş, gelmiş eve...<br />Sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş;<br />"-Tren Eskişehir'de raydan çıktı, şu kadar ölü, şu kadar yaralı...<br />"Koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses;<br />"-Freni patlayacak..."Dönmüş yine kimse yok...<br />Dayanamamış, bağırmış:<br />-Sen kimsin yahu?...<br />"-Ben senin altıncı hissinim..<br />."Adam iyice kızmış<br />:"-Ulan evlenirken neredeydin?...<br />"O ses yine dalgalanarak söylenmiş;<br />"-Büyük kazalara karışmıyoruz..."</b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-24884541737475910282018-12-23T02:49:00.001-08:002018-12-23T02:55:49.176-08:00Burası Çok Sıcak<b><span style="font-size: large;">Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır.<br />Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına<br />e-mail atmaya karar verir.<br />Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese<br />gönderir....<br />Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden<br />evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür,<br />Arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere<br />yığılıp kalır.<br />Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür.<br />Kime : Sevgili karıma<br />Konu : Yeni ulaştım.<br />Tarih : 25 Mayıs 2004<br />Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var<br />ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve<br />kaydımı yaptırdım. Herşey yarın senin buraya geleceğini<br />düşünülerek<br />hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum.<br />Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin.<br />Not : Burası çok sıcak.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-30168046584738423842016-10-18T14:52:00.000-07:002016-10-18T14:54:15.388-07:00Yabancı Avcı<b><span style="font-size: large;">Palavracılıklarıyla ünlenmiş üç avcı, Avcılar Kahvesinde çevrelerini sarmış meraklılara gene atıp tutmaya başlamışlar. Birinci avcı gözlerini aça aça söze girmiş:</span></b><br />
<b><span style="font-size: large;">“Arkadaşlar, geçen hafta yurtdışından yabancı bir avcı dostum geldi. Onunla ava çıktık. O bir tane bile keklik vuramazken ben arka arkaya tam 20 tane keklik vurdum!”</span></b><br />
<b><span style="font-size: large;">İkinci avcı heyecanla sözü almış:</span></b><br />
<b><span style="font-size: large;">“Seninki de bir şey mi canım! Ben de geçen hafta yurtdışından gelen yabancı bir avcı dostumla birlikte ava çıktım. O bir tane bile tavşan vuramazken ben sadece üç kurşunla tam 30 tane tane tavşan vurdum be!”</span></b><br />
<b><span style="font-size: large;">Tüm bu anlatılanlara bıyık altından gülen üçüncü avcı söze girmiş: </span></b><br />
<b><span style="font-size: large;">“O-hoo arkadaşlar sizinki de ne ki Allah aşkına! Ben de geçen hafta yurtdışından gelen bir avcı dostumla ava çıkmıştım. Adam bir tek tilki bile vuramazken ben onun kafasının içinde dolaşan kırk tilkiyi birden hem de tek kurşunla vurdum ya!”</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-43589966948228850892016-04-09T13:37:00.001-07:002016-04-09T13:38:19.037-07:00Misafir<b><span style="font-size: large;">Yaz günlerinin birinde Hoca 'ya hanımının kardeşi
dört çocuğu ile misafir olup geldi. Aradan üç dört gün
geçse de misafir gitmekten hiç bahsetmiyordu. Bu arada
yaramaz çocuklar Hoca'nın havlusunun altını üstüne
getirdiler. Gülleri yoldular, camları kırdılar, her tarafı
talan ettiler. Misafir çocuklardan biri uzun sopa alıp
üzümleri, elmaları çırpıştırırken, Hoca'nın oğlu onun
elindeki sopayı aldı. Çocuğun annesi hemen ortaya
çıkıp:
- Benim çocuklarım, çok erken büyümüşler, bı-
rakın oynasın. Üzümler, elmalar ise her yıl olur, dedi.
Hoca misafir çocuğa gık diyemeyip, gece vakti sofaya
çıktı. Onun of çekip oturduğunu gören bir tanıdığı
hâlini sorar:
- Hoş, hoca pek çok sinirli görünüyorsun.
- E, birader, hanımımın kardeşi geldi, dört tane ya
ramaz şımarık çocuğu varmış. Tepemden girip bey
nimden çıkmakta. Sabahleyin hanımınız kahvaltıyı
bizde etse de, misafiri insafa getirse gitse1
.
Sabahleyin komşunun hanımı kahvaltıya geldi, lafı
dolandırıp Hocanın arzusunu ortaya koydu.
- Şimdi birbirimizin yüzüne doymadık, dedi mi
safir.
Sohbete kulak vermekte olan Hoca, birden ağ-
layıverdi ve dedi:
-Bu dünyada bir birbirimizin yüzüne doyacak
olsak, kıyamette yüz yüze görüşmezmişiz.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-64673949689383464242016-04-09T13:34:00.001-07:002016-04-09T13:35:03.490-07:00Çorbanın Çorbası<b><span style="font-size: large;">Hoca'nın avcı tanıdıklarından biri tavşan getirdi.
Hoca memnun olup, onu bir gece misafir etti.
Aradan bir hafta geçince, o ava yine gelip
Hoca'nın kapısını tıklattı. Hoca, onu bu seferde misafir
edip gönderdi.
Aradan bir hafta geçince, bir kişi Hoca'ya misafir
geldi. Hoca, ona "Siz kimsiniz? " diye sordu. "Su tavşan
getiren tanıdığınızın tanıdığı olurum" dedi. Hoca: "Çok
güzel" deyip onu da çorba ile ağırlayıp gönderdi.
Yine bir hafta geçince, Hoca 'mn kapısını bir adam
daha çaldı. Hoca, onun kim olduğunu sordu. O da,
"Tavşan getiren tanıdığınızın tanıdığının tanıdığı olurum"
diye cevap verdi. Hoca: "Öyle ise hoş geldiniz"
deyip onu da hürmetle bekletti, eve girip bir tabak yavan
çorba alıp çıktı. Gelen misafir şaşırıp:
- Bu nasıl yiyecek, dedi.
-O tanıdığınızın getirdiği tavşanın çorbasının
çorbasının çorbası! diye cevap verdi Hoca.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-21095852295491342182016-04-09T13:28:00.003-07:002016-04-09T17:17:52.308-07:00Ölümden Kurtuluş<b><span style="font-size: large;">Hoca 'yi padişah ölümle cezalandırdı. Bu haberi işitince Hoca, kaçmıştı. Padişahın askerleri kovalamaya başladı. Kaçarken Hoca, koyun sürmekte olan bir zengine rastladı. <br />-Hey Hoca, it kovalayan Tat gibi böyle koşturuyorsun? dedi zengin.<br />-Adamlar toplanıp beni ölen padişahın yerine padişah etmek istiyorlar, ondan dolayı kaçıyorum.<br />- Padişah edelim diyorlarsa kaçılırmı, ey ahmak? <br />- Benim yerime padişah olur musunuz? <br />- Nasıl olur? meraklandı zengin.<br />-Çok kolay. Giyimlerimizi değiştireceğiz, kovalamakta olanlar bilmeden sizi padişah ederler, sonra da ses çıkaramazlar. Zengin bu teklife razı olup, giyimleri tam değiştirdiğinde askerler yetişip zengini yakaladılar ve ırmağa attılar. Ertesi gün Hoca bağırarak türkü söyleyip padişahın sarayının önünden geçti. Bunu gören padişah sinirlenip bağırdı: <br />- Gece öldürdük dediler, bu hayasız canlı yürüyor, hemen bugün tutup öldürün. Hoca'yı yakaladılar ve çuvala koyup ırmağa atmak istediler. Onu kaldırmışlardı, çuval içinde Hoca, Allah'a yalvarmaya başladı: <br />-Ey Allah'ım, ben ölüyorum, evimdeki eriğin dibinde gömülü bir küp altını muhtaçlara sen bölüştür. Bu sözü işiten cellatlar çuvalı yolda bırakıp, Hocanın evine koştular. O sırada imam eşekle geliyordu, sordu: <br />- Hey Hoca, niçin çuvala girdiniz ? <br />- Bir saat çuval içinde kalsam, padişah bin altın verecek, diye cevap verdi Hoca. Altının haberini işitince, imamın gözleri yerinden çıkayazdı ve Hoca 'ya yalvarmaya başladı. <br />-Molla Nasreddin, siz derviş adamsınız, paranın ne gereği var. Ben size yüz lira vereyim, yerinizi bana verin, sevap olur. <br />- Haydi olsun, sizin için razı oldum. Hoca, imamın yüz lirasını alıp, onu çuvala koydu ve pır deyip gidiverdi. Hoca'nın avlusunu baştan ayağa arayıp hiçbir şey bulamayan cellatlar kızarak geldiler ve çuvaldaki imama vura vura nehre fırlattılar. Ertesi gün Hoca, imamın eşeğine binip, türkü çağırarak yine padişahın sarayının önünden geçip gitti. Bunu gören padişah erkânına bakarak: <br />- Bunu hiç öldüremezmişiz, dedi.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-3594272268480195792016-04-09T13:23:00.003-07:002016-04-09T17:14:06.714-07:00Akıllı Şehzade<b><span style="font-size: large;">Padişah oğluna başka bir eğitimciye gönderdi, aradan bir yıl geçince, eğitimci padişahın huzuruna gelip şöyle dedi: </span></b><div>
<b><span style="font-size: large;">- Alemin padişahı, eğitim işimiz sona erdi, meclisin huzurunda şehzadeyi imtihan edebilirsiniz. Padişah memnun olup, eğitimciye hüatler giydirdi. Oğlunu tantanalı şekilde imtihandan geçirmek için yurdun bilginlerini çağırttı. Eğitimci mecliste kibirlenerek söze başladı: </span></b></div>
<div>
<b><span style="font-size: large;">- Şehzademiz benim eğitimimde ilim ve anlayış konusunda mükemmelliğe erişti. İşte şimdi sınayıp görünüz. </span></b></div>
<div>
<b><span style="font-size: large;">Mesela: Siz elinizde bir şey gizleseniz, şehzade onun ne olduğunu yumruğunuzun duruşuna babırak söyleyiverir: Efendi, hemen parmağından yüzüğünü çıkarıp avucuna sakladı ve ortaya çıkıp şehzadeye: </span></b></div>
<div>
<b><span style="font-size: large;">- Haydi, bu nedir, bulunuz? Kendi yuvarlak, or tası delik, dedi. </span></b></div>
<div>
<b><span style="font-size: large;">- Evet buldum. O değirmen taşı! dedi. Efendi yüzüğünü parmağına taktı ve padişaha hürmet ederek: </span></b></div>
<div>
<b><span style="font-size: large;">- Sultanlar sultanı, diğer feraset ve anlayış sahipleri şimdi şehri şehzadeye boşalttırıp, kendileri dağa yabana çıkıp gidiverseler olurmuş, dedi.</span></b></div>
TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-20709298482591370372015-03-29T04:20:00.000-07:002016-04-09T17:12:48.891-07:00Bir Kuzuda Evde<b><span style="font-size: large;">Bir inşaata amele alınacaktır. Alınacak elemanları kalfa Cemal'in seçmesi istenir. Adaylar kalabalıktır. Bu durumda Cemal sınav yapmaya karar verir. <br />-Pize 1 kisi lazımdur. Pu nedenle sizu imtihan edeceğum. Bir ara gözü Temel'e ilişir. Burnundan tanımıştır. Hemşehrisini işe almak ister. Önce Temeli sınava alır ve sorar. <br />-Hemşerum söyle baa bakalum.. Sana 3 kuzu verdum, sonra 2 kuzu daha verdum kaç kuzu oldi? <br />-6 tane oldi. <br />Cemal biraz bozulur ama çaktırmaz. <br />-Tabi bu soru biraz zor oldu piraz taha kolayini sorayum. <br />-Sana 2 kuzu verdum, sonra 1 tane taha verdum kaç kuzi oldi? <br />-Tört kuzi oldi. <br />Cemal sinirlenir, Ama hemsehrisinide işe almak ister. <br />-Peçi 1 kuzi verdim, sonra bir kuzi taha verdum kaç etti? <br />-Üç etti. <br />Bunun üzerine Cemal iki tokat çakar ve tekrar sorar. <br />-Pir kuzi verdum, kaç kuzin oldi? <br />-İçi tane. <br />Cemal iyice sinirlenir ve Temeli iyice döver. <br />-Ulan hemşeru teyup işe almak istedum, sende tam salakmişsun. Ula sağa pir kuzi vermişsem pir kuzin olur anladun mi? <br />-Olir mi, der Temel. <br />-Penum evde bir kuzi de kendumin var.</span></b><br />
<div>
<div>
</div>
</div>
TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-47336288269557068002015-03-29T04:19:00.000-07:002016-04-09T17:09:11.702-07:00Aynı Yaşta Teğil Midur<b><span style="font-size: large;">Temel yaşlanmış ve sol ayağı devamlı ağrımaya başlamıştır. Ağrılara dayanamayan Temel günün birinde doktora gitmiş :<br /> -Eyi çünler toktor pey.<br /> -Buyrun size nasıl yardımcı olabilirim. <br />-Pir şiçayetum vardur. <br />—Anlatın sizi dinliyorum.<br /> -Haçan pubenim sol ayağım tevamli olarak ağrımaktadır. Temeli kısa bir süre inceleyen doktor teşhisini koyar. <br />—Efendim sizin sorununuz yaşlılıktan meydana gelmektedir. Yani ayağınızda romatizma vardır. Doktorun bu teşhisini duyan Temel : <br />-Ula toktor pey madem öyle diyeysunuz ama penum sağ ayağım hiç ağrımıyor o da öbür ayağımla aynı yaşta teğil midur.???</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-88167129413722827142015-03-28T21:09:00.000-07:002016-04-09T17:06:45.752-07:00Asmak<div>
</div>
<b><span style="font-size: large;">Dursun evinden çıktığında birde bakar ki komşusu Temel kendini belinden ağaca asmış halde duruyor. Hemen gidip ipi ağaçtan çözer. Komşusunu ağaçtan indirdikten sonra merakla sorar : <br />-Ha sen ne yapayudun öyle? <br />-Hiç kendimi asaydum... <br />-Ha uşağum, penum pildiğum insan poynundan asılayi. Temel üzgün ve çaresiz bir halde komşusu Dursun'a baktıktan sonra cevap verir : <br />-Ben de öyle yapmişudum. Ama ipu poynima pağladığum zaman bi türlü nefes alamayrum.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-51759266715152604342015-03-28T21:03:00.000-07:002016-04-09T17:05:53.545-07:00Akşam Serinliğinde<div>
</div>
<b><span style="font-size: large;">Bir mecliste konuşulurken, <br />Amerikalı : <br />-Biz Mars'a gideceğiz, demiş. <br />Alman : <br />-Biz yakıtsız giden otomobil üreteceğiz, demiş. <br />Fransız : <br />-Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var, demiş. <br />Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için : -Biz de güneşe gideceğiz, demiş. <br />-Güneşe gidemezsiniz, demişler. Güneş yakar. Karadenizli gülümsemiş : <br />-O kadar da enayi değiliz, tabi, demiş. Akşam serinliğinde gideceğiz.<br /></span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-32409499401138259332015-03-26T18:50:00.002-07:002016-04-09T17:04:18.028-07:00Anlatılırmı<b><span style="font-size: large;">Lazın birinin hiç erkek çocuğu olmazmış. Her sene mısır tarlasını kendisi beklemekten canı sıkılmış.<br />- Ulan, demiş, sonunda ne var punun, bir yüksek kulübe yapa-yum tarlaya, misurlan biraz da kiz peklesun.<br />Her akşam kulübenin merdivenini kaldırır. Kız nasıl olsa emniyette şimdi, diye rahat rahat evine gidermiş.<br />Ee, komşu tarlaya bakan delikanlı da başlamış kanı kaynamaya... Bir gece, işaret falan... Bir merdiven uydurup çıkmış kulübeye. Sabah bizim Laz gelmiş:<br />- Kız, hişt! Daha uyanmadın mı?<br />Ses yok... Merdiveni dayayıp çıkmış, kızda bir tuhaflık, birden aklı başına gelmiş.<br />- Uuuy! Da bizim kizi mahvetmişler. Tabii doğru mahkemeye.. Hakim:<br />- Kızım, demiş, olayı anlat bakalım! Kızda ses yok. Kızarıp bozarıp duruyor.<br />- Evladım, anlatsana, nasıl oldu olay? Laz artık dayanamamış:<br />- Pak bana hacim bey! demiş. Ha sen yataydın da penim kulübede... Ha pen celdum da saa bir şey yaptum.<br />Ha punu her yerde anlatur muydun da?...</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-32605305389279762592015-03-26T18:49:00.003-07:002016-04-09T17:03:22.495-07:00Karışık<b><span style="font-size: large;">Otobüs durağı tıklım tıklım dolu idi. Sonunda bir otobüs geldi ve bekleyenler arasında önce dar bir etek giymiş olan genç kadın kapıya atıldı. Onun arkasında da Temel ikinci olarak yerini aldı. Ne var ki kadın eteği dar olduğundan bir türlü çıkamıyordu. Ayağını merdivene atabilmek için elini arkasındaki düğmelere uzattı ve birisini açtı. Çıkamadığını görünce bir düğme daha açtı. Fakat bir türlü bacağı merdivene yetişmiyordu, üçüncü düğmeyi daha açtığında da amacına ulaşamamaştı.Duraktakilerden homurtular ve kızgınlık sesleri yükselirken kadının arkasında duran Temel onu kucakladığı gibi merdivenlerden çıkarıp otobüsün sahanlığına çıkarıverdi.Kadın oldukça şaşırmış bir halde Temel'e kızgın gözlerle bakarak:"Yaptığınız hareketi beğeniyor musunuz beyefendi? Yoksa siz benim kocam mısınız?" deyince, Temel:<br />"Peçi siz de penum karum musunuz. Teminden peri turnadan pantolonimin düğmelerini çözeyesunuz?"</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-23388311917008571522015-03-26T18:20:00.000-07:002016-04-09T17:02:43.430-07:00Homoluk<b><span style="font-size: large;">Temel 20 senedir Almanya'da yaşıyormuş. Bir gün göçmen bürosuna gidip Almanya'dan kesin dönüş yapacağını söylemiş. Göçmen bürosundaki Almanlar Temel'i tanıyorlar, seviyorlar. Sormuşlar niye dönüyorsun diye. Temel<br />- “Homoseksüeller yüzünden” demiş. Bürodakiler şaşırmış.<br />- “Seni rahatsız filan ediyorlarsa hemen bir şikâyette bulun, gereğini yaparız. Buradan bu yüzden ayrılmana değmez demişler”.<br />Temel<br />- “Beni rahatsız etmiyorlar” demiş.<br />Bürodakiler yine şaşırmış<br />- “Peki, neden gidiyorsun?”.<br />Temel cevaplamış:<br />- “Burada 20 yıl önce homoluk yasaktı, 10 yıl önce serbest oldu, 5 yıl öncede evlenmelerine izin çıktı. Homo olmak mecburi olmadan dönmek istiyorum.”</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-19270360142184033592015-03-19T15:51:00.001-07:002016-04-09T17:02:01.959-07:00Kepek Ekmeği<b><span style="font-size: large;">Temel 70 yaşında, kahvede oturuyor. Yanında da en yakın arkadaşı 75'lik İdris. Tavlanın en heyecanlı yerinde birisi koşa koşa kahveye geliyor da:<br />- “Müjdemi isterim İdris dede, bir oğlun oldu” diyor.<br />Temel şaşkın, soruyor:<br />- “Uşağım, ha bu işin sırrı nedur?”<br />İdris:<br />- “Kepek ekmeği” deyip alelacele oğlunu görmek için evin yolunu tutuyor.Temel de doğru fırına, kepek ekmeği için. Temel fırına giriyor, tezgâhtar kıza:<br />- “Hemen bana 30 kepek ekmeği” diyor.<br />Kız da:<br />- “Aman beyefendi, bu kadar ekmeği napacaksınız, yarına kaskatı olur” diyor.<br />Temel de:<br />- “Ula bu nasıl iştir, herkes biliy de bi ben bilmiymişim”.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-24854203008266858662015-03-19T15:49:00.001-07:002016-04-09T17:01:11.248-07:00İlk Gündenmi Başlayacağız<b><span style="font-size: large;">Dursun Amerika’ya gidiyor. 5,6 ay sonra arkadaşı Temel'i arıyor:<br />- “Ula Temel hacan çabuk buraya gel. ”<br />Temel : - “Niye la Dursun? ”<br />Dursun : - “Ha burada çabuk zengin olayisun. ”<br />Temel : - “Ne iş yapacağum? ”<br />Dursun : - “Ula sırf yere düşen paraları topla yeter. Başka iş yapma. ”<br />Neyse Temel Amerika'ya gidiyor. Uçaktan iniyor. Taksi garajına giderken, bakıyor yerde 100$ ve almıyor. Kendi kendine:<br />- “Ula ilk günden mi işe başlayacağız. ”</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-17880916026643302912015-03-19T15:29:00.001-07:002016-04-09T17:00:08.837-07:00Bar<b><span style="font-size: large;">Temel Londra'da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor. 'Ulan' diyor,<br />- “Ben aşağıdan içki isterken laz olduğum anlaşılır mı acaba?” Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor.<br />- “Bana bir visku” yok böyle anlarlar<br />- “Bana bir rakı” 'yok' diyor 'böyle de anlarlar.<br />- “Bana bir bira” Tamam diyor böyle iyi anlamazlar.<br />Ve aşağıya iniyor, masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor.<br />- “Barmen bana bir bira. ”<br />Barmen Temel’i biraz süzdükten sonra soruyor:<br />- “Birader sen laz mısın? ”<br />Temel:<br />- “Uuuy nasıl anladın” diyor;<br />- “Burası resepsiyon da bar karşıda! ”</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-80287567885119265942015-03-19T14:49:00.001-07:002016-04-09T16:58:52.779-07:00Soğan Varmı<b><span style="font-size: large;">Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok, girmiş bir eczaneye:<br />- “Beyefendi sizde soğan var mı? ”<br />Adam Temel'i başından savmış. Temel bu durur mu? Her gün yeni saçma sorularla geliyormuş. Bir gün eczacı Temel'e:<br />- “Kardeşim senin derdin ne? ”<br />- “Burayı bana sat. ”<br />Eczacı kurtulmak için eczaneyi satmış, birkaç gün sonra eczaneyi satan adam içeri girmiş, Temel'e:<br />- “Siz de soğan var mı? ” demiş.<br />Temel adama:<br />- “Bizde soğan var ama senin reçeten var mı? ” demiş.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-56413761565595861812015-03-19T14:46:00.001-07:002016-04-09T16:57:44.854-07:00Pazarlık<b><span style="font-size: large;">Bir gün Temel balığa çıkar.İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar.Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar.Temel dua etmeye başlar.Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım der içinden.Hava bir zaman sonra düzelir.Temel evine dönmeye başlar.Bir taraftanda balıklara bakar ve içinden bu balıklar fazla, yarısını da atsam olur der.Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve bu balıkların yarısı da çok fazla ben bunların çeyreğini de atsam olur der.Biraz daha zaman geçer Temel tekrar balıklara bakar.Tam o sırada hava tekrar bozulur.Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der.<br />- “Haçen sen de şakadan hiç anlamiyusun.”</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-13760584211000143412015-03-19T14:44:00.001-07:002016-04-09T16:45:35.035-07:00Telsiz Telefon<b><span style="font-size: large;">Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar;<br />- “Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce<br />telefon kullanmışlardır. ”<br />Sıra Türkiye’ye gelir ve Temel başlar anlatmaya<br />- “Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama bir şey bulamadık. Öyleyse atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır. ”</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8729759866992006882.post-91993906691246457202015-03-19T14:39:00.001-07:002016-04-09T16:44:27.485-07:00Dönmedolap<b><span style="font-size: large;">Temel’le Fadime lunaparka giderler. Dolaşırlarken bir ara Fadime dönmedolaba binmek ister. Temel karşı çıkar,<br />- “Olmaz, donun gözükür,” der.<br />Fadime susar. Az sonra Temel balonlara tüfek atarken Fadime çaktırmadan yanından ayrılır. On dakika sonra Temel’in yanına döner. Temel sorar:<br />- “Neredeydin?”<br />- “Dönmedolaba bindim,” deyince Temel sinirlenir.<br />- “Ben sana binme donun gözükür demedim mi?”<br />- “Dedin ama gözükmedi. Çıkardım oni”.</span></b>TranceEnergy16http://www.blogger.com/profile/07105261905848687030noreply@blogger.com0