Bar

Temel Londra'da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor. 'Ulan' diyor,
- “Ben aşağıdan içki isterken laz olduğum anlaşılır mı acaba?” Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor.
- “Bana bir visku” yok böyle anlarlar
- “Bana bir rakı” 'yok' diyor 'böyle de anlarlar.
- “Bana bir bira” Tamam diyor böyle iyi anlamazlar.
Ve aşağıya iniyor, masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor.
- “Barmen bana bir bira. ”
Barmen Temel’i biraz süzdükten sonra soruyor:
- “Birader sen laz mısın? ”
Temel:
- “Uuuy nasıl anladın” diyor;
- “Burası resepsiyon da bar karşıda! ”

Soğan Varmı

Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok, girmiş bir eczaneye:
- “Beyefendi sizde soğan var mı? ”
Adam Temel'i başından savmış. Temel bu durur mu? Her gün yeni saçma sorularla geliyormuş. Bir gün eczacı Temel'e:
- “Kardeşim senin derdin ne? ”
- “Burayı bana sat. ”
Eczacı kurtulmak için eczaneyi satmış, birkaç gün sonra eczaneyi satan adam içeri girmiş, Temel'e:
- “Siz de soğan var mı? ” demiş.
Temel adama:
- “Bizde soğan var ama senin reçeten var mı? ” demiş.

Pazarlık

Bir gün Temel balığa çıkar.İyi bir avdan sonra bir tekne balık tutar.Birden hava patlar ve çok büyük bir fırtına çıkar.Temel dua etmeye başlar.Tanrım beni bu fırtınadan kurtarırsan bütün bu balıkları fakirlere dağıtacağım der içinden.Hava bir zaman sonra düzelir.Temel evine dönmeye başlar.Bir taraftanda balıklara bakar ve içinden bu balıklar fazla, yarısını da atsam olur der.Biraz daha sonra balıklara tekrar bakar ve bu balıkların yarısı da çok fazla ben bunların çeyreğini de atsam olur der.Biraz daha zaman geçer Temel tekrar balıklara bakar.Tam o sırada hava tekrar bozulur.Temel kafasını gökyüzüne diker ve şöyle der.
- “Haçen sen de şakadan hiç anlamiyusun.”

Telsiz Telefon

Temel bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar;
- “Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce
telefon kullanmışlardır. ”
Sıra Türkiye’ye gelir ve Temel başlar anlatmaya
- “Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 50 metre aşağı indik ama bir şey bulamadık. Öyleyse atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır. ”

Dönmedolap

Temel’le Fadime lunaparka giderler. Dolaşırlarken bir ara Fadime dönmedolaba binmek ister. Temel karşı çıkar,
- “Olmaz, donun gözükür,” der.
Fadime susar. Az sonra Temel balonlara tüfek atarken Fadime çaktırmadan yanından ayrılır. On dakika sonra Temel’in yanına döner. Temel sorar:
- “Neredeydin?”
- “Dönmedolaba bindim,” deyince Temel sinirlenir.
- “Ben sana binme donun gözükür demedim mi?”
- “Dedin ama gözükmedi. Çıkardım oni”.

İki Maaşımı Vereyim

Temel çok zengin ayrıca prestiji de sağlam. Bir gün otelin birinin kral dairesinde ummadık bir şey oluyor. Temel altına kaçırıyor.Temel pantolonu falan fazla kirlenmediğine seviniyor ama çorap batmış. Şimdi komiyi çağırsa rezil olacak. En iyisi diyor pencereden aşağı atayım. Çorabı pencereden sallarken elinden kaçıyor ve tavana çarpıp yere düşüyor. Eyvah. Tavan mahvoldu.Çaresiz artık komiyi çağırıyor. Komi içeri giriyor. Temel:
- “Şu tavandakini temizle sana bir maaşın kadar avans vereyim.”
Komi çok şaşkın şekilde cevap veriyor:
- “Sen onu oraya nasıl yaptığını söyle ben sana iki maaşımı vereyim.”

100 Tane

Temel Dursun ’a soruyor:
- “Ula Dursun sen oruçlu oruçlu kaç hamsi yersun? ”
Dursun : “Vallaa 100 tane yerim. ”
Temel : “Olur mu ulan ilk hamsiyi yediğinde oruç bozulur diğer 99 sayılmaz. ”
Neyse Dursun bunu kafaya takıyor. O da yine yolda gördüğü İdris ’e soruyor:
- “Ula İdris sen oruçlu olarak kaç hamsi yersun? ”
İdris : “Valla 50 tane falan. ”
Dursun : “Ula 100 tane deseydun sana bir şey anlatacaktum. ”

Bir Kedi Daha

Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar.Bekçi,onların ayak seslerini işitmişti.Sordu:
- Kim o?
İçlerinden biri kedi gibi miyavladı.
Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki,delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı.Bekçi geri dönüp yine seslendi:
- Kim var orada?
İkinci deli cevap verdi:
- Bir kedi daha.

Bisiklet Tamircisi

Fıkra bu ya :Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. O sırada bara gelen bir müşteri onları görür ve şaşkınlıkla :
-Siz Hitler ve Stalin değil misiniz? diye sorar.Onlar :
-Evet.
- Eee napıyosunuz burada?
-3'uncu dünya savaşını planlıyoruz.
-Neler yapacaksınız?
14 milyon yahudi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz.
-Bisiklet tamircisi mi?
Hitler Staline döner ve:
- Ben sana demedim mi yahudileri kimse takmaz diye!

Bizim Tekir

Nasreddin Hoca Kasaba gidip bir okka et alır, eve gönderir.
Hoca’nın karısı yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Gözü gönlü tok, eli açık olan kadıncağız komşularına yahni ikram eder. Komşular, yemeğin tamamını yiyip bitirir ve dönerler evlerine.
Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini.
“Efendi,” der karısı, “Eti bizim Tekir yedi.”
Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve Tekir kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik... Yürüyecek gücü yok, iskelet gibi...
Hoca şaşkın : “Hatun, yahnilik eti şu bizim Tekir mi yedi?” diye sorar. Karısı da “Evet Efendim,o hınzır yedi.” diye cevap verir.Bunun üzerine Hoca alır eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi... Tam bir okka çeker Tekir.
Bunun üzerine karısına şöyle çıkışır
Hoca :
“Hatun! Şu gördüğün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Şayet et bu ise bizim Tekir nerede?